Fransa’nın Lyon kentinde bir sinema öğrencisi olan M. lise yılla- rındayken kaybettiği tek gözüne inat, sağlam gözüyle yoksul ama mutlu bir yaşam sürdürmektedir. Sinema odaklı bu yaşam, bir gün sağlam gözünün de retinasının yırtılmasıyla alt-üst olur. Apar topar Lyon’dan ayrılıp ailesinin yanına İstanbul’a dönmek zorunda kalan M., havalimanından direkt gittiği doktoruna muayene olur ve acilen ameliyata alınır.
İyileşme dönemi iyi-kötü tam yolunda gitmekteyken yaşanan ikinci dekolman, zaten riskli olan hastalığın M.’yi büsbütün kör kılması riskini ortaya çıkarır. İkinci ameliyatın ardından kırk gün süren uzun, yorucu, yıpratıcı bekleme ve iyileşme süreci boyunca M. hayatla, varlığıyla, bedeniyle ve sinemayla kurduğu ilişkisini yeniden değerlendirecektir.
Neredeyse hiç kalkmadan yüzükoyun yatarak geçirdiği ve bazen tek, bazense iki gözünün birden bandajla kapalı olduğu bu kırk günlük süreç, M.’nin korkularıyla yüzleştiği bir tür sabır ve dirâyet sınavı hâlini alacaktır.
Karanlıkla aydınlık, acıyla mutluluk ve gerçekle düş arasındaki sınırların ortadan kalktığı bu imtihanda pes etmemeyi seçen M.’nin en büyük destekçileriyse ailesi, arkadaşları, sinema aşkı ve hayatı tiye alan üslûbu olacaktır.